Birçok kişi piranaları; tehlikeli, insanlara saldırabilen,
etobur deniz canlıları olarak tanımaktadır. Açıkçası buna ben de dâhildim. :) Ama bu konuda suçumuz
olduğunu düşünmüyorum. Piranalar ile ilgili o kadar dehşet verici filmler var
ki. Sanırım sırf ürkütücü görünüşleri yüzünden sinema sektörü bu canlıları
bizlere yanlış tanıtmış. Her ne kadar bu durumdan benim yeni haberim olsa da yazının
okunabilirliğinin iyi olması adına; her şeyden haberdar edasıyla yazıma devam
edeceğim. :)
Güney Amerika’daki akarsularda yaşayan piranaların birçok
farklı türü bulunmaktadır. Hatta etobur olmayan türleri bile vardır. Ancak bu
konunun uzmanları bile bir pirananın hangi türden olduğunu anlamakta
zorlanmaktadırlar. Yani anlayacağınız bir piranayı gördüğümüz de onun etobur
olup olmadığını anlama ihtimalimiz pek bulunmuyor.
Tipik bir pirananın günlük yiyecekleri genelde balıklar,
kurtçuklar, deniz böcekleri, balık leşi ve su bitkilerinden ibarettir. En
sevdikleri yiyecekler ise kabuklu deniz hayvanlarıdır. Bir insanın pirananın av
kategorisine girmesi için ya ölmüş olması ya da ölmek üzere olması
gerekmektedir. Ölmüş bir insana bile ancak, yiyecek sıkıntısı yaşadıkları
zamanlarda saldırmaktadırlar. Piranalar canlı bir insana ise asla
saldırmamaktadırlar.
Yani filmlerde gördüğümüz; birkaç saniye içinde bir insanı
parçaladıkları sahneler tamamen bir uydurmadan ibaretmiş. Böyle bir durumun
olması için en az 500 pirananın aynı anda bir insana saldırması gerekiyormuş.
Bazılarınızın “Bu canlılar zaten sürü halinde gezmiyor mu?” dediğini duyar
gibiyim. Evet, süre halinde geziyorlar. Ama sürü halinde gezmelerinin temel
sebebi diğer yırtıcılardan korunmak. Saldırılarını küçük gruplar halinde
gerçekleştiriyorlar.
Kısacası; bize bu canlıları çok yanlış tanıtmışlar. :)
Mahir Önem Dost
Kaynakça:
Emren, Tuna. (2016). Popular Science (54. Sayı ss.94).
En uygun sağlık seviyesinde olmamız için vücudumuzun
vitaminlere ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyaç ufak miktarlardadır. Hayatımızı
sürdürebilmemiz için gereken besinlerin yerlerini alamazlar. Hayatta kalabilmek
için karbonhidrat, yağ ve proteinlere ihtiyacımız bulunmaktadır.
Multivitaminler, çok düşük miktarlarda karbonhidrat ve
proteine sahiptirler. Buradan yola çıkarak günlük ihtiyacımız olan karbonhidrat
ve proteini vitamin haplarından sağlamaya çalışırsak her gün binlerce hap
yutmamız gerekirdi. Ve böyle bir duruma kalkışıldığında A vitamini
fazlalığından zehirlenirdik.
Her gün önerilen düzeyde 1-2 vitamin hapı ile yaşamaya
çalışsak; bu seferde 6 hafta içinde açlıktan ölecek hale gelirdik.
Özetlemek gerekirse;
- Günlük ihtiyacımız olan karbonhidrat ve proteini vitamin haplarından sağlamaya çalışırsak sonuç zehirlenme olurdu.
- Günlük önerilen düzeyde vitamin hapı ile yaşamaya çalışsak sonuç açlıktan ölümün eşiğine gelmek olurdu.
Mahir Önem Dost
Kaynakça:
Emren, Tuna. (2016). Popular Science (54. Sayı ss.90).
Güneş ışınlarına uzun süre maruz kalındığında vücut aşırı
ısınmayı önlemek için çalışmaya başlar. Bunu yapmanın yolu da terlemektir. Bu
işlemi yaparken normal bir zamana kıyasla daha fazla enerji harcar. Bir de
özellikle yeterince su tüketilmediyse; yorgunluk ve uyuşukluk baş gösterir.
Buna benzer bir durum da soğuk havalarda yaşanmaktadır. Bu
kez de vücut, vücut sıcaklığını normal değerlerden aşağılara düşürmemek için
enerji harcamaya başlar. Eğer yeterli düzeyde başarılı olamaz ise bu seferde
titremeye başlar.
Mahir Önem Dost
Kaynakça:
Emren, Tuna. (2016). Popular Science (54. Sayı ss.93).
Teknoloji geliştikçe sürekli daha fazla bilgi peşinden
koşturuyoruz. Deneyler, gözlemler, araştırmalar yapıyoruz. Uzaya araçlar
yolluyoruz. Kimisini gezegenlere (Curiosity), kimisini Dünya’dan çok uzaklara
(Voyager 1, Voyager 2). Çünkü merak ediyoruz ve sınırlarımızı zorluyoruz. Hatta Mars'a başarılı bir şekilde iniş yapan kaşif robotun adı bile Merak (Orijinal
adı: Curiosity). Bütün bunları yaparken, uzayın derinliklerine bile giderken
neden Dünya'nın merkezine bir yolculuk yapmıyoruz?
Dünya'nın merkezine ulaşmak için 6371 km içeriye doğru
yolculuk yapmak gerekmekte. Bu yolculuğu bizim yapmamız mümkün değil. Peki, bir kaşif robot göndersek ne olurdu?
- Bu kaşif robotun ilk sorunu tünel kazabilmek olurdu. Bu sorunu aştık diyelim. Hem tüneli açan hem de ilerleyebilen bir robot yapıldı.
- Dünya'nın merkezine yaklaştıkça inanılmaz bir basınç artışı olurdu. Bu basınç okyanusların en derin noktasındaki basınçtan 3000 kat fazla bir değer olurdu. Bu denli bir basınca dayanabilecek bir malzemeyi günümüz teknolojisi ile maalesef üretemiyoruz.
- Yine de o basınca da dayandığını farz edelim. Bu sefer de 5000 santigratlık bir sıcaklık ile yüzleşmesi gerekirdi. Yine maalesef ki günümü teknoloji ile bu denli bir sıcaklığa dayanacak malzeme üretemiyoruz.
Özetlemek gerekirse; aşırı derece basınca ve sıcaklığa
dayanabilecek malzemeleri günümüz teknolojisi ile üretemediğimiz için bu şuan
için imkansız.
Mahir Önem Dost
Kaynakça:
Emren, Tuna. (2016). Popular Science (54. Sayı ss.92).
Belki kaktüslerin bilgisayar monitörlerinden, televizyonlardan yayılan
radyasyonu emdiği ile ilgili duyumlar almışsınızdır. Hatta kaktüslerin
radyasyonu emebildiğini düşündükleri için ofislerini, çalışma alanlarını,
televizyon odalarını kaktüsler ile donatanlara denk gelmişsinizdir. Belki de
bizzat uyguladınız. :) Peki, gerçekten kaktüsler bu işte etkili
olabilirler mi?
İçi su ile dolu bir kavanoz radyasyonu emebilmektedir. Kaktüsün
radyasyonu emebilmesi konusunda yapılmış bir bilimsel çalışma olmasa da;
kaktüslerin bünyesinde su depoladıkları bilindik bir gerçektir. İşte bu yüzden
kaktüslerin radyasyonu emebileceği görüşü ortaya atılmış olsa gerek. Biz
konumuza kaktüslerin radyasyonu emebildiğini düşünerek devam edelim. Ve
radyasyon konusuna bakalım. Elektromanyetik radyasyon sadece düz bir hat
üzerinde yayılmaktadır. Yani kaktüsleri kullanarak radyasyondan korunmak
istiyorsanız; kaktüsün ekran ile sizin aranızda duruyor olması gerekmektedir.
Yani odanın köşelerinde bulunan bir kaktüsün size bu konuda pek yardımı
olmayacaktır.
Öte yandan gelişen teknoloji ile birlikte günümüzdeki televizyon ve
monitörlerde katot tüpünün olmayışı, bu cihazların yaydığı radyasyonu önemli
ölçüde azaltmıştır. Hatta o kadar ki, bu cihazların insan sağlığına zarar verme
ihtimalleri oldukça düşüktür. En azından bu konudan ötürü rahat edebilisiniz.
Mahir Önem Dost
Kaynakça:
Emren, Tuna. (2016). Popular Science (54. Sayı ss.89).
Klavyede yazmak istediğiniz karakteri bulamadığınız olmuştur. Bugün denk geldiğim ve sizlere tanıtmak istediğim bu site sizlere bu konuda yardımcı oluyor. Bu site ShapeCatcher.Com.
Siteye girdiğiniz de sizleri bir çizim kutusu (drowbox) karşılıyor. O alana bulmak istediğiniz karakteri çiziyorsunuz. Daha sonra "Recognize" e tıklayarak tarama işlemini başlatıyorsunuz. Site, sizin yapış olduğunuz çizimi sahip olduğu 11817 tane karakter ile eşleştirerek en yakın sonuçları sunuyor.
![]() |
@ işaretini aramamın sonucu |
Ben bir kaç deneme yaptım. Gayet başarılı buldum.
ShapeCatcher e gitmek için tıklayınız.
Mahir Önem DOST
![]() |
[G1] |
Bir kara deliği tanımlamak için, kaçış hızını kullanmak gerekmektedir. Şöyle ki; Dünya'nın çekim kuvvetinden kaçmak isteyen bir uzay aracının en az 11 km/sn (39600 km/sa) hızı ile Dünya'dan uzaklaşması gerekmektedir.
Bir nesnenin (gezegen, kara delik) kaçış hızı ise onun yoğunluğuna bağlıdır. Kara delik öyle yoğun bir nesnedir ki (madde çok küçük bir alana sıkışmıştır); kara deliğin belli bir mesafesi içinde ondan kaçmak için, ışık hızından daha hızlı gitmek bile yeterli değildir. Bu yüzden ışık bile kara delikten kaçamaz. Kara delikten ışık gelemeyeceği için insanlar kara delikleri göremezler. Yani bir deyişle kara delikler görünmezdir. Ancak, bazı özel araçlarla donatılmış uzay teleskopları kara delikleri bulmamızda bizlere yardımcı olabilir.
Bir nesnenin (gezegen, kara delik) kaçış hızı ise onun yoğunluğuna bağlıdır. Kara delik öyle yoğun bir nesnedir ki (madde çok küçük bir alana sıkışmıştır); kara deliğin belli bir mesafesi içinde ondan kaçmak için, ışık hızından daha hızlı gitmek bile yeterli değildir. Bu yüzden ışık bile kara delikten kaçamaz. Kara delikten ışık gelemeyeceği için insanlar kara delikleri göremezler. Yani bir deyişle kara delikler görünmezdir. Ancak, bazı özel araçlarla donatılmış uzay teleskopları kara delikleri bulmamızda bizlere yardımcı olabilir.
Mahir Önem DOST
KAYNAKÇA
1. G1. Paula Borinsky Hendry; Greg Helms; Daniel Steinberg. No Escape: The Truth About Black Holes. 07.09.2016 tarihinde ulaşıldı amazingspace.org: http://amazingspace.org/resources/explorations/blackholes/teacher/sciencebackground.html
2. Nasa. (30.09.2008). What Is a Black Hole?. 07.09.2016 tarihinde ulaşıldı nasa.gov: http://www.nasa.gov/audience/forstudents/k-4/stories/nasa-knows/what-is-a-black-hole-k4.html
Bilim insanları özel teleskoplarla yaptıkları gözlemlerin sonucunda güneşin bir taraftan diğer yöne doğru hareket ettiğini fark etmişler. Böylelikle Güneş'in de, tıpkı Dünya gibi kendi ekseni etrafında döndüğü tespit edilmiş. Ve artık Güneş'in kendi ekseni etrafındaki dönüşünü 27 günde tamamladığını biliyoruz.[1]
Bu ön bilginin ardından sizlerle Güneş'in kendi ekseni etrafında dönüşünün görüntüsünü paylaşmak istiyorum. İnternet'te gezerken denk geldim.
Güneş'in dönüşünün görüntüsünden oluşturulmuş aşağıdaki film şeridinde, soldaki görüntü X-Ray ışınları kullanılarak, sağdaki görüntü görünebilir ışınlar kullanılarak alınmış.
![]() |
Güneş'in kendi ekseninde dönüşü. (Film şeridi halinde) [G1] |
Görüntüyü indirmek için tıklayınız.
Mahir Önem DOST
KAYNAKÇA
1. G1. Montana State University. Does our Sun spin like the Earth?. 05.09.2016 tarihinde ulaşıldı solar.phpsics.montana.edu: http://solar.physics.montana.edu/ypop/Spotlight/Tour/tour06.html
Güneşli, bulutsuz bir günde masmavi olan bir gökyüzünü izlemişsinizdir. Peki bu maviliğin sebebini hiç merak ettiniz mi? Etmiş olacaksınız ki, bu merak sizi bu sayfaya kadar getirmiş olsun. :)
Gökyüzünün mavi görünmesinin sebebi kırılmadır.[1] Yani Güneş ışınların atmosferde kırılması sonucu gökyüzü mavi gözüküyor. Şimdi bu konuyu biraz irdeleyelim.
Güneş Işınları
Güneş ışınları tüm renklerin birleşmesinden oluşmaktadır.[2] Güneş ışığı bir cam prizmadan geçirildiğinde ortaya Gökkuşağı renklerinin çıktığı, aşağıdaki görselde görülmektedir. Çünkü beyaz bir ışık prizmadan çıktığı zaman ışığın tüm renkleri ayrılır. (Görsel üzerindeki Türkçe yazılar tarafımca yazılmıştır.)
![]() |
Güneş ışığının cam prizmada ayrışmasının sonucu [G1] |
EK BİLGİ: Gökkuşağı renkleri, Güneş ışığının gözle görebildiğimiz kısmıdır. Gözle göremediğimiz radyo, mikrodalga, ultraviyole, kızılötesi, x-ışınları, gama ışınları gibi türleri de bulunmaktadır.[2] Ama bu kısım konumuz ile alakalı değildir.
![]() |
Renklerin dalga boyları [G2] |
Tabloda da görüldüğü üzere, dalga boyu mordan kırmızıya gidildikçe artmaktadır. (Mor, çivit mavisi, mavi, yeşil, sarı, turuncu, kırmızı) Bu bahis şöyle dursun.
Dünya'nın Atmosferi
Gökyüzünün mavi görünmesinin sebebinin; Güneş ışınlarının atmosferde kırılması olduğunu söylemiştik. Güneş ışığını inceledik. Şimdi de atmosferi inceleyelim.
Dünya atmosferi %78 azot, % 21 oksijen, % 0.9 argon, % 0.03 karbondioksit ve diğer elementlerden oluşmaktadır. Bunlara ek olarak atmosferde su buharı, toz parçacıkları, polen, bitki tanecikleri ve diğer katı parçacıklarda bulunur.[3]
Kırılma
Güneş ışınları atmosfere girdiklerinde kırılırlar. Mor ve mavi rengin dalga boyu daha kısa olduğu için ilk önce bu renkler her tarafa saçılır. Mor renk, solar spektrumun küçük bir bileşeni olduğu için insan gözüyle verimli olarak algılanmaz.[4] Bu yüzden gökyüzü mavi olarak gözükür.
PEKİ, GÜN BATIMINDA GÖKYÜZÜ NEDEN KIRMIZI OLUR?
Gün batımı sırasında Güneş ışınları yeryüzüne ulaşabilmek için daha uzun bir tabakadan geçmek durumunda kalır. Dalga boyu kısa olan mavi ışık bu mesafeyi kat edemez. Bu yolculukta dalga boyu daha büyük olan kırmızı rengi gözümüze kadar gelmeyi başarabilir.
Bu durumu anlatmak için aşağıdaki şemayı hazırladım. (Şema sadece durumu anlatmayı hedeflemektedir. "Güneş neden Dünya'dan küçük?", "Güneş, Dünya'nın etrafında mı dönüyor?" gibi sorulara gerek yok yani. :)"
![]() |
Gün batımında gökyüzü neden kırmızı olur? Sitemizin ilk adı Dost Bilim idi.
Mahir Önem DOST
|
KAYNAKLAR
1. G2. Nasa Space Place. (22.10.2015) Why is the sky blue?. 02.09.2016 tarihinde ulaşıldı spaceplace.nasa.gov: http://spaceplace.nasa.gov/blue-sky/en/
2. G1. Montana State University. What color is Sunlight?. 02.09.2016 tarihinde ulaşıldı solar.phpsics.montana.edu: http://solar.physics.montana.edu/ypop/Spotlight/Tour/tour03.html
3. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü. What is the atmosphere of Earth made of?. 02.09.2016 tarihinde ulaşıldı coolcosmos.ipac.caltech.edu: http://coolcosmos.ipac.caltech.edu/ask/64-What-is-the-atmosphere-of-Earth-made-of-
4. Wikipedia. (31.08.2015) Rayleigh saçılımı. 02.09.2016 tarihinde ulaşıldı tr.wikipedia.org: https://tr.wikipedia.org/wiki/Rayleigh_sa%C3%A7%C4%B1l%C4%B1m%C4%B1
Halk arasında yıldız kayması olarak bilinen bu olayın; bir yıldızın yaşamının sona ermesi ile, bir yıldızın aniden yer değiştirmesi ile, kısacası yıldızlarla alakası yoktur.
Peki yıldız kayması olarak adlandırdığımız olay aslında nedir?
Genellikle boyunları milimetreler ile ifade edilen meteorların, 200.000 km/sa 'ti aşabilen hızları ile atmosfere dalarak, bir yandan buharlaşırken bir yandan da çevresindeki havayı ısıtıp, parlatması ile oluşan izdir.[1]
Atmosfere girip yanarak ışınım çıkmasına sebep olan bu parçalara meteor denilirken, yeryüzüne ulaşmayı başaran meteorlara ise meteorit denilmektedir.
Mahir Önem DOST
KAYNAKÇA
1. 2 Dakikada Bilim (Belgesel), NTV (27.11.2015).
Tavsiye yazı: "Yıldız Nedir?"Bu olay genellikle yer yüzünden 80 km yukarıda gerçekleşmektedir.[1] Güneş'ten sonraki en yakın yıldızın Dünya'ya 132.541.920 ışık saniyesi (4.2 ışık yılı) uzaklığında olduğunu düşünürsek, bu olay ise Dünya'dan 0.27 ışık saniyesi uzaklıkta gerçekleşmektedir.
Peki yıldız kayması olarak adlandırdığımız olay aslında nedir?
Genellikle boyunları milimetreler ile ifade edilen meteorların, 200.000 km/sa 'ti aşabilen hızları ile atmosfere dalarak, bir yandan buharlaşırken bir yandan da çevresindeki havayı ısıtıp, parlatması ile oluşan izdir.[1]
Atmosfere girip yanarak ışınım çıkmasına sebep olan bu parçalara meteor denilirken, yeryüzüne ulaşmayı başaran meteorlara ise meteorit denilmektedir.
Mahir Önem DOST
KAYNAKÇA
1. 2 Dakikada Bilim (Belgesel), NTV (27.11.2015).
Yıldız ağırlıklı olarak hidrojen ve helyumdan oluşan, kendinden ışık saçabilen gök cisimlerine denmektedir.[1] Geceleri gökyüzünde küçük ışıklı noktalar şeklinde görülürler. Çıplak gözle geceleri görülebilen yıldız sayısı 3000-7000 arasındadır.[2]
Dünyamıza En Yakın Yıldızlar
Dünyamıza en yakın yıldız ise 8 ışık dakikası mesafesindeki Güneştir.[3] Diğer yıldızlar ise dünyadan çok uzaktadır. Güneşten sonra bize en yakın olan Proxima Centauri isimli yıldız, Dünya’dan 4.22 ışık yılı uzaklığındadır. Bu uzaklığı tanımlamak için bir örnek vermek gerekirse: Nasa’nın Güneş’ten uzağa doğru gitmekle görevlendirdiği Voyager 1 isimli uzay aracı 17.3km/sn (62280 km/sa) hızıyla ilerlemektedir. Yine Nasa’nın yaptığı açıklamaya göre Voyager 1 in görevi Proxima Centauri’ye gitmek olsaydı; 73000 yıl sonra görevini tamamlayabilirdi.[4]
Dünyamıza en yakın yıldız ise 8 ışık dakikası mesafesindeki Güneştir.[3] Diğer yıldızlar ise dünyadan çok uzaktadır. Güneşten sonra bize en yakın olan Proxima Centauri isimli yıldız, Dünya’dan 4.22 ışık yılı uzaklığındadır. Bu uzaklığı tanımlamak için bir örnek vermek gerekirse: Nasa’nın Güneş’ten uzağa doğru gitmekle görevlendirdiği Voyager 1 isimli uzay aracı 17.3km/sn (62280 km/sa) hızıyla ilerlemektedir. Yine Nasa’nın yaptığı açıklamaya göre Voyager 1 in görevi Proxima Centauri’ye gitmek olsaydı; 73000 yıl sonra görevini tamamlayabilirdi.[4]
![]() |
Voyager 1 [G1] |
Yıldızların Oluşumu
Yıldızlar arası bulunan boşluklarda bulutsular bulunur. Bulutsular uzayda geniş alanlara yayılmış olan toz ve gazlardan (Büyük oranda hidrojen ve helyum) oluşan bulutsu yapılardır. Yıldızlarda bu bulutsulardan oluşurlar. Peki yıldızlar bulutsulardan nasıl oluşur? Bunu basite indirgeyerek inceleyelim.
Bulutsuların içinde oluşan şiddetli girdaplar sonucunda atomlar ve parçacıklar, asteroidler (küçük gezegenler) çevresinde toplanmaya başlar. Çekim kuvvetiyle birbirlerine daha fazla yaklaşan bu parçacıklar arasında sıkışmadan dolayı sıcaklık yükselir ve nükleer tepkimeler oluşur ve açığa çıkan yüksek ısıyla tüm kütle bir ateş topu haline gelir. Nükleer tepkimelerle hidrojen helyuma dönüşürken, açığa çıkan ısı uzaya ışınım salar.
![]() |
Orion Bulutsusu'nun Hubble Uzay Teleskobu tarfından çekilmiş fotoğrafı [G2] |
Yıldızların Sınıflandırılması ve Ayrıntılı Özellikleri
Yıldızların sınıflandırılmasının ve ayrıntılı özelliklerinin yer aldığı, Richard Powell tarafından hazırlanan, çevirisine Murat Tunçay ve Tahir Şişman'ın katkıda bulunduğu sayfaya ulaşmak için tıklayınız.
Sizleri yönlendirmiş olduğum sayfada yıldızların özellikleri ile ilgili çok detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz. Ama yinede ben bir kaç konuya burada kabaca değinmek istiyorum.
YAŞ: Yıldızların yaşamlarının sona ermesi, sahip oldukları hidrojeni tüketmesiyle gerçekleşir. Yıldızların büyük çoğunun ortalama ömrü 1 milyar ile 10 milyar arasındadır.[6]
YAŞ: Yıldızların yaşamlarının sona ermesi, sahip oldukları hidrojeni tüketmesiyle gerçekleşir. Yıldızların büyük çoğunun ortalama ömrü 1 milyar ile 10 milyar arasındadır.[6]
Büyük yıldızların ömürleri, küçük yıldızlara göre daha azdır. Çünkü çekirdeklerinde daha büyük basınç vardır. Bu da hidrojenin daha hızlı yanmasına sebep olur.
Güneş'in yıldız gelişimi bilgisayar modellemesi ve nükleokozmokronoloji yöntemleri kullanılarak hesaplanan yaşının 4.57±0.11 milyar olduğu düşünülmektedir.[8] Buraya tıklayarak ulaşılan Richard Powell'in sayfasında bulunan ilk tabloda Güneş'in dahil olduğu Tayf Türü G'ye bakacak olursak, Güneş'in ortalama ömrünün 10 milyar olduğu görülür. Yani Güneş'in yaşını yarılamasına epey vakit var diyebiliriz.
KÜTLE: Güneş'in kütlesini 1 birim olduğunu kabul etsek. Sizce bilinen en küçük yıldızın kütlesi ne kadardır? Bu sorunun cevabına bakmadan önce bilimsel olarak bir yıldızın en düşük kütlesinin ne olabileceğine bakalım.
"Yıldızın merkezinde nükleer reaksiyon gerçekleşmesi için, merkez bölgenin yeterince sıkışması, atomların birleşebilecek kadar yoğun basınçlı bir ortamda bulunması gerekiyor. Bu sıkışmayı ve merkezdeki basıncı oluşturmak için gerekli olan güç ise kütle çekimdir. Yıldız eğer yeterli kütle çekim gücü üretebiliyorsa, merkez bölge yeterince sıkışır ve enerji üretmek için gerekli olan birleşme reaksiyonları başlar.Peki bu kütle miktarı ne kadar olmalı, yani yıldız ne kadar ağır olmalı ki enerji üretebilsin?Gök bilimciler yaptıkları hesaplamalara göre sıkışan bir gaz bulutunun yıldız haline dönüşebilmesi için, sıkışmış olan toplam kütlenin en az 0.075 Güneş kütlesinde olması gerektiğini buldular. 0.075, yani Güneş’in %7.5’i kadar bir kütleye (ağırlığa) sahip olan bir gök cismi, çekirdeğinde nükleer reaksiyonlar başlatabilecek kadar basınç sağlayabiliyor."[9] Bazı özel durumlar neticesinde bu oran %7'lere kadar düşebilmektedir. Yani 0.07 güneş kütlesine sahip olmak bir yıldızın oluşması için yeterli olabilmektedir.
Bu güne kadar tespit edilmiş en küçük yıldız ise "OGLE-TR-122B" isimli yıldızdır. Yıldızın kütlesinin 0.07-0.08 güneş kütlesi arasında olduğu tahmin edilmektedir.[10] OGLE-TR-122B'den daha küçük yıldızların da olduğu düşünülmektedir.
Bilinen en parlak ve büyük yıldız ise Dünya'dan 7500 ışık yılı uzaklığında olan Eta Carinae'dir.[11] Başlangıçtaki kütlesinin 150 güneş kütlesi olduğu hesaplanmış olan bu yıldızın, 30 güneş kütlesini kaybetmiş olduğu düşünülmektedir.
KÜTLE: Güneş'in kütlesini 1 birim olduğunu kabul etsek. Sizce bilinen en küçük yıldızın kütlesi ne kadardır? Bu sorunun cevabına bakmadan önce bilimsel olarak bir yıldızın en düşük kütlesinin ne olabileceğine bakalım.
"Yıldızın merkezinde nükleer reaksiyon gerçekleşmesi için, merkez bölgenin yeterince sıkışması, atomların birleşebilecek kadar yoğun basınçlı bir ortamda bulunması gerekiyor. Bu sıkışmayı ve merkezdeki basıncı oluşturmak için gerekli olan güç ise kütle çekimdir. Yıldız eğer yeterli kütle çekim gücü üretebiliyorsa, merkez bölge yeterince sıkışır ve enerji üretmek için gerekli olan birleşme reaksiyonları başlar.Peki bu kütle miktarı ne kadar olmalı, yani yıldız ne kadar ağır olmalı ki enerji üretebilsin?Gök bilimciler yaptıkları hesaplamalara göre sıkışan bir gaz bulutunun yıldız haline dönüşebilmesi için, sıkışmış olan toplam kütlenin en az 0.075 Güneş kütlesinde olması gerektiğini buldular. 0.075, yani Güneş’in %7.5’i kadar bir kütleye (ağırlığa) sahip olan bir gök cismi, çekirdeğinde nükleer reaksiyonlar başlatabilecek kadar basınç sağlayabiliyor."[9] Bazı özel durumlar neticesinde bu oran %7'lere kadar düşebilmektedir. Yani 0.07 güneş kütlesine sahip olmak bir yıldızın oluşması için yeterli olabilmektedir.
Bu güne kadar tespit edilmiş en küçük yıldız ise "OGLE-TR-122B" isimli yıldızdır. Yıldızın kütlesinin 0.07-0.08 güneş kütlesi arasında olduğu tahmin edilmektedir.[10] OGLE-TR-122B'den daha küçük yıldızların da olduğu düşünülmektedir.
![]() |
Eta Carinae - Bilinen en parlak ve büyük yıldız [G3] |
Bilinen en parlak ve büyük yıldız ise Dünya'dan 7500 ışık yılı uzaklığında olan Eta Carinae'dir.[11] Başlangıçtaki kütlesinin 150 güneş kütlesi olduğu hesaplanmış olan bu yıldızın, 30 güneş kütlesini kaybetmiş olduğu düşünülmektedir.
Resimde yıldız ortada parlayan yerde bulunuyor. (Küçük beyaz nokta.) Çevresini saran Homunculus Bulutsusu yüzünden yıldız net olarak görülemiyor.
Mahir Önem DOST
Mahir Önem DOST
KAYNAKÇA
1. Oxford University. (2003). Oxford Dictionary of English 2e "star." Oxford: Oxford University Press
2. ÖZKAN, Abdullah; Gözlem Yayıncılık Ansiklopedi Kurulu. (2004). Kültür Ansiklopedis (10. Cilt ss. 199-200). İstanbul: Morpa Kültür Yayınları LTD. Ş.
3. NASA. (28.01.2016). The Solar System. 24.08.2016 tarihinde ulaşıldı imagine.gsfc.nasa.gov: http://imagine.gsfc.nasa.gov/features/cosmic/solar_system_info.html
4. NASA. (24.08.2015). The Nearest Star. 24.08.2016 tarihinde ulaşıldı imagine.gsfc.nasa.gov: http://imagine.gsfc.nasa.gov/features/cosmic/nearest_star_info.html
5. WİKİPEDİA. (07.05.2016). Nebula. 25.08.2016 tarihinde ulaşıldı tr.wikipedia.org: http://tr.wikipedia.org/wiki/Nebula
6. POWELL, Richard. Evrenin Haritası. 25.08.2016 tarihinde ulaşıldı bulutsu.org: http://www.bulutsu.org/evreninharitasi/startype.php
7. WİKİPEDİA. (07.08.2016). Yıldız. 25.08.2016 tarihinde ulaşıldı tr.wikipedia.org: https://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C4%B1ld%C4%B1z
8. BONANNO, Alfio; SCHLATTL, Helmut; PATERN, L. (2002). "The age of the Sun and the relativistic corrections in the EOS" (PDF). Astronomy and Astrophysics 390: 1115–1118.
9. EMECAN, Zafer. Bilinen En Küçük Yıldız. 26.08.2016 tarihinde ulaşıldı kozmikanafor.com: http://www.kozmikanafor.com/en-kucuk-yildiz/
10. WİKİPEDİA. (22.08.2015). OGLE-TR-122 26.08.2016 tarihinde ulaşıldı tr.wikipedia.org: https://en.wikipedia.org/wiki/OGLE-TR-122
11. NASA. (06.01.2015). NASA Observatories Take an Unprecedented Look into Superstar Eta Carinae. 26.08.2016 tarihinde ulaşıldı nasa.gov: http://www.nasa.gov/content/goddard/nasa-observatories-take-an-unprecedented-look-into-superstar-eta-carinae
GÖRSEL KAYNAKÇA
G1 http://voyager.jpl.nasa.gov/science/index.html
G2. http://hubblesite.org/newscenter/archive/releases/2006/01/
G3. http://www.nasa.gov/content/goddard/nasa-observatories-take-an-unprecedented-look-into-superstar-eta-carinae
Bir klasiktir. Açılan her blogun bir "Merhaba Dünya" tarzında yazıları olur. Bizde bundan geri kalmayalım dedik. Bu yazıda; blogda neler yapmaya çalışacağımızdan, hedeflerimizden bahsetmek istiyoruz.
Bilim, tarih, genel kültür konularında; sade, net, anlaşılır, Türkçe yazım, noktalama ve dil bilgisi kurallarına uygun yazılar hazırlayıp bu yazıları kaynakları ile birlikte siz değerli okurlarımıza yayımlama hedefindeyiz.
Umarız ki bir gün; bloğumuz görmek istediğimiz yerlerde olur. :)
Mahir Önem DOST
Doğanur DOST
Doğanur DOST